Erdoğan ve amansız paradoks…

Batı basınında, kamuoyunda Türkiye ve Erdoğan’la ilgili kanaatler paradoksal iki uca sahip.

Bir yandan Erdoğan Batı siyasi liberal değerlerinin tam karşıt simgesi, otoriterizmin tam temsilcisi olarak kabul ediliyor. Diğer taraftan, siyasi güç bakımından önemsenen, belirleyici, güçlü lider imajını temsil eden bir siyasetçi olarak görülüyor. Türkiye, bu iki ucun hayat bulduğu, uygulama alanı bulduğu bir ülke olarak algılanıyor.

Bu kanı, Suriye’de Esad rejiminin sona ermesinden sonra daha artmış bulunuyor.

Tarihçiler bir dönem, “Abdülhamit paradoksu” diye bir tabir kullanırlardı.

Malum, Sultan Abdülhamit bir yönüyle son derece sert, tahakkümcü, hafiye-sürgün düzeni kurmuş, imhacı bir padişah olarak ele alınır. 1894-1896 Ermeni olaylarından başlayıp istibdat rejimine kadar uzanan uygulamaları, “Kızıl Padişah” diye anılmasına yol açmıştır. Diğer yanıyla Abdülhamit modernleşme hamlelerinin önemli mimarlarından, Osmanlı’nın bütünlüğünü politikalarıyla korumayı becerebilmiş bir padişahtır. Zulmü ve gücü, cebir ve ufku aynı anda temsil eder. Paradoks denilen şey de temel olarak budur.

Erdoğan’ın durumu çok farklı değil.

Cumhurbaşkanın Türkiye’yi demokrasi, özgürlükler, hukuk devleti konusunda şirazesinden çıkardığına hiç şüphe yok. Tek adam rejimi ve kuvvetler birliği istikametinde sistemde yaptığı kalıcı değişiklikler ve keyfilik tarihimizde görülmemiş düzeyde. Kimlikçi söylem, uygulama ve kaynak kullanımı keza…

Buna karşın Türkiye, onun döneminde bir bölgesel siyasi ve askeri güç haline geldi. Oyun kurallarını koysamasa da işleyişlerine etkide bulunabiliyor. Tek adam iradesi kendi yetiştirdiği yöneticiler ve kendisine bağlı kıldığı kurumlarla hızlı ve keskin hareket edebiliyor. Kurumlar arasında çatışma ve çatışmaların getirdiği blokajlar yok.

Bu iki uç, iç siyasette de önemli bir yere sahip.

Muhalefetin Erdoğan karşıtlığı ile şekillenmesine, muhalif siyaseti bu karşıtlığa, eleştirel bir tutuma indirmesine yol açıyor.

Diğer taraftan kimlik ve geleneklerinden bağımsız güç ve başarı, gelecek ve büyüklük iddiası etrafında ciddi bir seçmen kitlesini iktidara, Erdoğan’a çekiyor. Ülkenin güç gösterisi, meydan okuma gibi algılanan hamleleri, ürettiği silahlar, ekonomik kriz, sınıfsal makas açılması gibi halleri bu kitlenin gözünde gölgede bırakıyor.

Dönemin ikliminde, bir tarafın ve bir dönemin kimlik, şer'i düzen korkularını başta endişeler, diğer tarafın ülke içi kimlik alanı genişletme beklentilerini yeni milliyetçilikle iç içe duygu dalgaları alıyor.

Bu ucun karşılaması siyasi algıda yeni kısır döngüler üretiyor.

İktidarın attığı her adımı şüpheyle ve tepkiyle karşılayan, buna karşılık bunları çoşkulu kucaklayan bakışlar sürtüşüyor, ortak alan ve hikaye oluşumuna engel oluyor.

Erdoğan, bir süre önce TÜBİTAK ve TÜBA Ödülleri Töreni'nde bir konuşma yaptı. Bir kısmı şöyleydi bu konuşmanın:

“Şu gerçeği Suriye başta olmak üzere, son dönemde bölgemizde yaşanan her hadise bizlere hatırlatmaktadır; Türkiye, Türkiye'den daha büyüktür. Millet olarak ufkumuzu 782 bin kilometrekare ile sınırlandıramayız. İnsan nasıl kaderinden kaçarak kurtulamazsa, Türkiye ve Türk milleti de mukadderatından kaçamaz, saklanamaz. Millet olarak tarihin bize yüklediği misyonu görerek, buna göre davranmak zorundayız. Biz, bunu görüyoruz, çağrılara kulak tıkamıyoruz. 'Türkiye'nin Libya'da, Suriye'de ne işi var' diye soranlar, bu misyonu idrak edemeyebilir. Türkiye'nin nasıl değişim geçirdiğini bilmeyenler, olayların seyrini anlamakta zorlanabilir. Kendilerini safsatalar ile baş başa bırakıyoruz. Milleti ile duygudaşlığını bırakanlara ne anlatsak faydasız. Biz onlarla vakit kaybetmeyeceğiz, hedeflerimize odaklanacağız. Bu kutlu yolculukta sizlerin de üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğinize inanıyorum."

Bunlar, Erdoğan’nın son dönem kullandığı, ürettiği siyasi hikayeyi iyi tanımlayan cümleler…

Büyüklük, güç, başarı, lider vurgusu, bölgesel ve global güç olma iddiası…

Bir taraf için yayılmacılığa, yeni-Osmancılığa işaret eden simgesel şiddetle iç içe bir söylem…

Diğer taraf için yeni milliyetçi duyguları kuşatan büyüklük ve gelecek söylemi…

Sadece bir tespit…

YORUMLAR (69)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
69 Yorum